Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

31 Ağustos 2008 Pazar

Küsüm sana İzmir!


Osmanlı Devleti zamanında Batı'ya en yakın duran, Avrupa 'daki değişimleri en kısa sürede uygulayan hayata süren gerçek çağdaş ,ilerici şehir olan İzmir artık Türkiye'nin orta anadolu kentlerinin bile gerisinde kalan ,değişimlere kapalı ,içine kapalı bir görünüm sergiliyor.

5000 yıllık tarih uçup gitmiş sanki.Koskoca kültürel birikimin esamesi okunmuyor caddelerinde , sokaklarında. Denize nazır iki üç katlı Rum, Yahudi ve Türk evleri önüne çekilen apartman bloklarından oluşan Çin Seddine rakip yapılar gölgesinde kalıp ,pörsümüş vaziyette..Ne güneş alabiliyorlar ne de körfezden gelen o efsanevi deniz kokusunu..Zaten bir kısmı metruk olan bu evlerin bir çoğunun yerinde gökdeleni andıran apartmanlar kondurulmuş vaziyette diğer bir kısmı ise başka bir yerde göremediğim bir tarz ile evi bozmadan üstüne apartıman konmuş.

Merak etmeyin esaslı bir gezi yazısı yazacak değilim, niyyetim kafamı meşgul eden iki konu.


  1. Arsenikli su mevzuu:Tarihte medeniyet beşiği olmuş bu kentte şebeke suyu içilmiyor çünkü kanser yapma riski olan arsenik maddesi sudaki oranı hayli fazla.

  2. Sinema: Eski devirlerde Batıdaki değişimlerin Anadoluya giriş kapısı olan Smyrna şimdi bu ilk olma özelliğinin çok gerisinde kalmış vaziyette. Evropalı yaşam tarzınının havasını bir dönem çokça atan şehir , şimdi Batı'dan gelen sinema ,konser vb etkinliklere karşı kapalı. Yurtdışında sanat yönü ağır basan kaliteli sinema yapıtları bu şehirde seyirci bulamıyor. Romantik komedi ve tıpkı basım Hollywood filmlerinin yozluğu şehri kuşatmış. Filmlerin düşük seviyesi bir yana sinema seyircilerinin de bir kısmının bütün bir film boyunca yalnızca cep telefonlarıyla oynaması ise olayın vehametini maksimum bir seviyeye çıkarıyor.

Smyrna gitmiş çoktan yerine çok sığ,değişime kapalı modernizme düşman bir İzmir gelmiş.

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Ömrümün bu demleri!

Genç olmak için yaşlı,yaşlı olmak için genç bir yaşımdayım; otuzlu yaşlarıma ayak bastığım şu hengamede büyük şairlerden hali pür melalimi anlatan dizelerini getiriyorm ekranlara.

Tam otuz yıldır saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...
NecipFazıl Kısakürek

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider
Cahit sıtkı tarancı

Çünkü mutsuz insanlar yazar

Doğrusunu isterseniz sıcak bir cumartesi günü evimde oturup da bir blog tasarlayacağım hiç aklıma gelmemişti. Blog olıuşturarak neyi amaçladığımı size açıklayacak değilim ama yazmaktan büyük bir zevk aldığım muhakkak. Neden? Çünkü mutsuz insanlar yazar.
Bir Zafer Bayramında mutsuzluktan bahsetmek de varmış diyerekten ve sanki bu cümle için ayrı bir paragraf açmasaydım diyesim geliyor.
Konuya dönersek;yazıyorum çünkü mutsuzum.Mutsuzluğumun idrakine vardığım ve sebeplerini bildiğim için aynı zamanda mutluyum. Kendi çapında kısır döngü oluşturmak istedim,kızmayınız bana.
Şimdi tüm bu yazılanları ingilizceye çevireyim de dünya-alem tanısın beni..