Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

17 Haziran 2011 Cuma

Altı Çizili Satırlar


Dostoyevski nin "Yeraltından Notlar" adlı kitabından beğendiklerim:

Hele kavgadan sonra barışmak-özür dilemek ya da bağışlamak ne büyük zevktir! Sanki yeni tanışmış yeni evlenmişler ,birbirlerini yeniden sevmeye başlamışlar gibi,ikisi de büyük mutluluk duyarlar.


Yoksulluğumdan utandığımı sanma..Tersine yoksulluğumla övünürüm.Yoksulum ama soyluyum da..İnsan hem yoksul hem de soylu olabilir.


Bana "çay içmek mi istersin yoksa dünyanın batmasını mı?" sorsalar hemen çay içmek diye bağırırım.Bunu biliyormuydun?





En beğenmediğim adamdan bile azar işitiyorum.İşte ben böyle bir adamım.


Beni dinlediğin için senden iğreneceğim hiç aklına gelmiyor mu?


İnsan yaşadığı sürece ancak bir kez bütün içindekileri döker,o da iyice bunalıma düştükten sonra.


Kolay edilmiş bir mutluluk mu,yoksa yücelten acı mı daha iyi? Evet hangisi daha iyi?


Köşemde manen çürümüş ,çevreden ,canlı yaşamdan kopmuş,yeraltımda kendi yarattığım kine boğulmuş olarak ,yaşama nasış yan çizdiğimi uzun uzadıya anlatmanın hoşa gidecek nesi var?

Biliyorum,şakalarım oldukça bayat,kaba,çetrefilli;kendime güvensizliğimi gösterir.Kendime saygı göstermediğim içindir herhalde.Herşeyi anlayan adam kendine nasıl saygı duyar?

Orada korkaklığımdan değil,sınırsız gururumdan dolayı çekingen davranmıştım.


Biz ölü doğmuş kişileriz,zaten çoktandır canlı olmayan babalarımızn soyunddn ürüyoruz ve bu durumu daha çok beğeniyor,bundan zevk almaya başlıyoruz.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Bir cumartesi günü ve kadınlar

Şu blogu yazarken niçin bu kadar kasılıyorum?Edebi olmak zorunda olmadığımı birileri bana her daim hatırlatması gerek sanırım.
Facebook a girmeyeli 5 (beş) gün oldu.Yokluğum hissedilmedi sanal alemde.Oysa hemen merak edileceğim,geri dön çağrılarının yapılacağını ,ikna için gruplar kuralacağını sanmıştım.Oysa hiç kimse aramadı. Geçenlerde birisi şöyle demişti:"Yakın zamanda birisinin öldüğünü facebook hesabı kapanınca anlayacağız" Bu duruma göre taziye için evi arayan da yok.Yani o kadar da değilmiş hani.
Neyse bu moderniteye taktım ben.Savaşacağım.Bu işten karlı çıkacağım.Kaybettiğim zamanı kuruşuna kadar geri alacağım.
Kuşatıldığımı hissediyorum.Her yerde uymak zorunda olduğun kurallar var.Evin manzarası kötü.Betondan başka bir şey yok.Bu ülkede en zengin adamın evinin bile manzarası berbat.Bu kadar çarpık kentleşme insanı çıldırtıyor.Adeta göz gördüğüne isyan ediyor.Estetik yoksunu insanlar ,kolay para kazanma uğruna herşeyi berbat ettiler.Estetik duygusunun güzel sanatın bir kıymeti olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.eskiden böyle miydi diyerek bir konu da açamak istemiyorum.Ama böyle değildi.
Bu arada eski demişken Osmanlının son demleri hiç de övülecek gibi değilmiş hani.Padişahtan falan bahsetmiyorum.sosyal hayat ,toplum düzeni ,ihanet ,aldatma ve sapıklık yine varmış.Belki şimdikinden daha fazla.
İşte insan bu.İster devletin dini İslam olsun ister Laiklik olmasıni,insanda bitiyor herşey!Bu konuyu hemen kapatıyorum.Syaset bulaşmasın bari bu güne.
Birine aşık olsam daha güçlü yazılar yazacağım kesin,daha derin,daha duygusal.Böyle yazılar yazdığım devre oldu nitekim.İnsanın hayatında bir kere yaşandığı bir devre sanki.Bizim toplumda ortaokulu zor bitirenler bile sevdiği kızlara ne güzel şiirler yazıyorlar oysa.Ben de ne de olsa bu milletenim.
İnsan haikaten birisini istiyor yanında.Sabah belgesel kanalında deniz aslan erkeklerinin bir dişi için nasıl dövüştüklerini izledim.Birbirlerine çok zarar verdiler.Hayvan aleminde kadınlara pozitif ayrımcılık yapıldığı kesin.Kadının daha çok değeri var,onun için savaşılıyor.Yakın zaman Avrupa da düellolar olurmuş kadın için .ama şimdi öyle mi?Kadınlar güya iş hayatına çokça girdikleri bu zamanda kıymetlerinin arttığını sanıyorlar.Oysa şimdi hiç kimse bir kadın için savaşmaz.Eskiden savaşlar kadın için çıkardı derler şimdi ise kadına ulaşmak çok kolay.Bırak savaşı en ufak zahmeti yok.Tabii eğer kadının niteliği söz konusu olursa bütün bu yargılar değişebilir.
Madem bu kadar kolaydı "senin neden bir kadının yok" diye sorabilirsin bana.O da başa bir yazıya?

8 Haziran 2011 Çarşamba

Facebook a veda!

Bugün ikinci gün.Tam 48 saat oldu facebook a girmedim.Dile kolay.Hesabımı kapattım.Nefsimle büyük bir mücadele veriyorum.İşyerinde ,evde facebook beni çağırıyor fakat ben direniyorum.Bu şanlı direnişim acep kaç gün sürecek?Kardeşim diğer kararlarım gibi bu kararımın da kısa vadeli olduğunu söylüyor.Bence bu sefer farklı ..Galiba bu kez başarılı olacağım.

Benim gibi facebook müptelası biri için aldığım bu karar devrim niteliğinde.Kenan Evrenin yargılanması bile bunun yanında sönük kalır.Ne kadar zaman alıyormuş bu zırva.Bunu bie bile binlerce saatim heba olup gitti.Ne kazandım ,hiçbir şey.Hadi hiçbir şey demek insafsızlık olur ama getirdikleri götürdüklerinin yanında sıfır.Bu israfın bedelini yaşadım ,yaşıyorum.Sanal olan herşeyi söküp atmak da aklımdan geçmiyor değil.

Bugün akşamüstü bir lokantadaydım.Yan masada orta yaşın üzerinde dört adam yemek yediler sonra hiç biri konuşmadan açık olan televizyondan haber izlediler.Sanki yanlarında hiç kimse yokmuş gibi her biri hipnoz almış gibi o sihirli alete baktılar.Oysa bu dört arkadaş her zaman bir araya gelemezdi.Bu gelmelerinde oturup televizyon mu izlenmeliydi? Biz geçen bunu başardık ama.Arkdaşın evinde televizyon kapatıp harika bir sohbet yaptık.Biz de dört kişiydik üstelik.
Sanaldan korkun dostlarım.Eğer paranızı bu işten kazanmıyorsanız yada bir şey araştırmayacak,üretmiyecekseniz bulaşmayın derim.Bu blogları da okumayın .Hepsi zırva.

Bloglar Araplarda devrim işine yarar,Almanlarda bilimsel araştırmaya yarar biz de ise milletin fantezilerini öğrenmeye yarar.En çok takip edilen bloglara bakın.Bir çoğu bir kadının cinsel arzularını tasvir eder.Neye yarar bunlar? Hiç bir şeye...
Facebook diyorduk, artık geride kaldı o da ..O kadar rahatım kişimdi.Resmen boğazıma boyunduruk takmış ucunu Zuckerberg in eline vermişim.

5 Haziran 2011 Pazar

EYVAH TATİL BAŞLIYOR

Yılın en güzel zamanları geride kalıyor.Daha doğrusu yılın en kötü zaman dilimi start alıyor: YAZ TATİLİ.Okulların kapandığı,şehir merkezlerinin boşaldığı ve haliyle insanların zihinlerinin de boşaldığı dönem.
Birileri Türk insanının tatil zihniyeti hakkında ciddi bir araştırma yapması gerekir .Bu insanlara neler oluyor? Regular season da yani yılın normal zamanında az çok aklı başında hareket eden miletimiz tatil vakti gelince sahip olduğu aklı da kaybedip şuursuz,anormal,sorgusuz ,sualsiz bir hayat ve bir önceki karakteri ile tezat bir hale bürünüyor.Bir başıbozukluk ki sorma gitsin.Oysa kırsal kesimde böyle mi?


Anadoluda yaz dedin mi esas işler başlar.Kimisi tarlada kimisi dağda bayırda çalışmaya başlar.Sabah ezanıyla evden çıkar öğleye yakın bir vakitte işlerinin çoğunu bitirir istirahata çekilir. Gayet münbit bereketli bir gün yaşar.


O zaman diyebiliriz ki modern hayat,kent yaşamı insanın yaz tatilini heba eder,saptırır.Mesela nedir bu "yaz aşkı" muhabbeti? Böyle bir düşünce olabilir mi? Gençler tatilini geçirdikleri beldede eylülde biteceği aşikar olan bir aşk yaşarlar.Eylül gelince herkes normal sezon sevgilisine yada işine döner.Her iki taraf da bunu bilir.Ne saçma şey!! Modern hayatın saçmalığı işte.İnsanın duygularıyla nasıl da oynuyor ve itibarsızlaştırıyor.
yaz tatili sendromunu alpay "eylülde gel " şarkısıyla ne de güzel anlatmış:


Tatil geldiği zaman

Ağlarım ben inan

Arkana bakmadan

Nasıl geçer bu yaz

sen sen sen

sen bir ömer bedel

yok yok yok

gitme gitme gel

Eylülde gel...