Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

11 Haziran 2009 Perşembe

2.Abdülhamid Dönemine Farklı Bir Bakış


Tüm baskıcı dönemlere karşıyım.Buna 2.Abdülhamid de dahildir.

Ülkemizde üzerinde mutabakat sağlanamayan meselelerden biri de Abdülhamid'in konumudur.Kimileri O'na Kızıl Sultan derken Büyük bir kısım da Ulu Hakan demektedir.Biz kavramlar arkasına sığınmadan başka bir pencereden bakalım.

Abdülhamid Han yıkılmakta olan bir ülkenin ömrünü uzattığı Türk Modernleşmesinde önemli katkısı olduğu muhakkak.Fakat uygulamış olduğu sıkı rejim maalesef Osmanlı için hiç de iyi olmayan sonuçlar doğurmuştur.En büyük felaket de İttihat ve Terakki'nin yönetime el koymasıdır.

Bir ülkede hatta bir grupta lider , baskı ile yönetmeye başlarsa orada gizli örgütlenmeler iktidara karşı duyulan intikam duygusuyla başarılı olur ve yönetimi devir aldığında geçmiş iktidarın tüm izlerini yok etmek için olanca gücüyle çalışır.Abdülhamid baskıcı döneminde gizliden gizliye teşkilatlanan İttihat ve Terakki Abdülhamid'i devirmekle kalmamış ülkede ilk askeri darbeyi yapmış (31 Mart vakası), özgürlük vaad ederek geldiği iktidarda ciddi kıyımlara yol açmıştır. Müthiş bir milliyetçilik damarıyla Türk olmayanlar üzerinde tahakküm uygulamış,ülkeyi gereksiz bir savaşa sokarak koskoca devletin un ufak olmasına neden olmuştur.

Abdülhamid Han tek adam yönetimini ve sıkı sansürü hükümdarlığının erken döneminde bırakabilseydi Osmanlı çökmeyebilirdi.Demokrasinin olduğu,özgürlüklerin geniş olan bir ülkenin sona ereceğini,yıkılıp batacağını iddia etmek zordur.

Abdülhamid Han'ı rahmetle anarak o dönemde yapılan yanlışın tekrar yapılmamasını dilerim.

6 yorum:

  1. tTarihi olaylar değerlendirilirken devrin şartlarının göz önünde tutulması gerektiğine inananlardanım.
    Neden istibdat dönemi gerekliydi?ya da bunu hangi yönde kullandı?Bu soruların cevabı devrin şartlarında gizli.Şöyle ki;her tarafı saran casuslar,yetmezmiş gibi içten onlara yardım eden hainler.Bundan dolayı kontrolün ele alınması gerekmiyor muydu?Eğer özgürlük karşıtı olsaydı;önüne gelen idam cezalarını affetmez,İstanbul daki modern ilkokul sayısını her türlü maddi imkansızlığa rağmen 200'den 9000'e çıkarmaz ve diğer eğitim kurumlarının da sayısını arttırmazdı.İşte bundan dolayı devrin şartlarını göz önünde bulundurmak gerektiğinin altını çiziyorum.
    O yüzden "Osmanlının çökmesini(ki hazmedemiyorum hiç)Abdülhamid'e bağlamak"bana haksızlıkmış gibi geliyor.Tam tersi O beklenen sonu geciktirmiştir.Bunun en önemli kanıtıda tahttan indirilmesinin üzerinden daha 10 yıl bile geçmeden toprakların 4/3ünün kaybedilmesidir.
    "Özgürlük ve demokrasi fikrine karşı olmasını"meclisi kapatmasına bağlıyorsan eğer (ki belirtmeden geçemeyeceğim Jön Türkler'in yani İttihat ve Terakki'nin temelleri 1865 lere dayanıyor yani Abdülhamid tahtına oturmamış henüz.Bu akbabaların bir başka oyunu üzerimizde oynadıkları, kolları günümüze kadar uzanan)yine devrin şartları bunu gerektiriyordu diyorum.Şöyle ki;93harbi yeni bitmiş toprakların 3/1 i kaybedilmiş,büyük bir kaos ortamı..ya parçalanmaya seyirci kalıp meşrutiyetten taviz vermeyecek ya da meşrutiyeti askıya alıp parçalanmaktan kurtaracak ülkesini..şartların gereğini yaptı gibi gözük müyor mu?(Ahmet Altan'ın "isyan günlerinde aşk"farklı bir bakış Abdülhamid'e)
    Sonuç olarak;kesinlikle aynı fikirdeyim ki; demokrasinin,özgürlüğün olduğu hiçbir yapılanma kolay kolay batıp gitmez, ve herşeye rağmen bu düşünceleri savunan ve baskıya karşı mücadele verenler de asla pes etmez..(cesur yürek'teki muhteşem idam sahnesi)

    YanıtlaSil
  2. yazıyı yazarken Abdülhamid Han'a haksızlık ediyorum korkusunu yaşadım.Osmanlı'yı modernleştirdiği muhakkak. Fakat istibdad olmayabilirdi.ABD de gibi demokrasi üzerine kurulabilirdi yeni rejim.Bakınız aradan 100 sene geçti hala çetelerle gizli örgütlerle uğraşıyoruz.Bu ittihat kalıntıları ülkemizi ve halkımızı mağdur ediyor.
    Dokunmak istediğim yara tüm baskıcı rejimlere karşı koymadır başka değil.

    YanıtlaSil
  3. haklısın..keşke bu şekilde olmasaydı diyorum bende.tahminim Sultan Abdülhamid in de düşünceleri o yöndeydi,ama devrin şartlarının müsait olmadığını(ki tohumu doğru zamanda atmazsan toprağa çürür gider)tekrar yineliyorum."geçmişi o yüzden unutmamak gerekmiyor mu geleceği daha sağlam temellere oturtmak için?"
    ve maalesef bu yara hala kanamıyor mu ? bu sefer rejimin adı da cumhuriyet...

    YanıtlaSil
  4. tabii ki geçmişi unutmamak gerekir...bunda sana katılıyorum..
    fakat "devrin şartları" ifadesi çok tehlikeli bir durumu belirtiyor.bun cümle altına sığınarak olmadık tahakkümlere maruzkalmadık mı? jeopolitik şartlar deyip orduyu ülkede bir numaralı güç yapanlar da aynı mazerete sığınmıyor mu?
    bence
    devrin,zamanın,bölgenin,ülkenin şartı olmaz. her daim her zaman adalet barış huzur demokrasi olması gerek.

    YanıtlaSil
  5. aslında ortak noktada buluşuyoruz..ben Abdülhamid ve "O nun devrinin şartları" olarak olaya bakmaya çalıştm,ve bildiğim kadarıyla da yorumlamaya.."devrin şartları" ifadesi kullanan kişiye yada kuruma göre değişir.günümüzde kendi düşüncelerini zorla yerleştirmeye çalışanlar ile Abdülhamid in aynı kefeye konulmaması gerektiğini düşünüyorum.huzur,barış,adalet,demokrasi kavramlarının yerleşebilmesi içinde fedakarlıklar yapılmamış mı,yapılmıyor mu?

    YanıtlaSil
  6. tabii ki yapılıyor,yapılmış fedekarlık..ama biz "devrin şartlerı' ifadesini kullananların niyetlerini bilemeyiz..insanları kategorize edemeyiz o yüzden genel bir durum üzerinden konuşabiliriz ve bundan dolayıdır ki Sultan Abdülhamid i takdir etmeme rağmen böyle bir yazı yazdım

    YanıtlaSil