Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

22 Ekim 2011 Cumartesi

bir projem var

Hepimiz  iyi kötü dört duvar içinde yaşıyor,en az üç öğün yemek yiyoruz.Giysilerimiz var oldukça şık ve sayıca fazla üstelik bazıları da pahalı markalardan.Okumak için baba parası yedik telefon almak için de yedik,askerdeyken,evlenirken de.Birileri yardım etti hep.

Çok televizyon izliyoruz.Pahalı takım elbiselerin içindeki adamları,çok şık hanımefendileri,spor arabasıyla fink atan beyleri izliyoruz.Gözümüze sokuyorlar.Bu yaşam standardına ülkemizde kaç insan var?Bir avuç.

Ve bir de hiçbir şeyleri olmayanlar ve bunu gizleyenler.Her metropolün varoşlarında yaşayanlar,bir pantolon bir gömlekle idare edenler,doğru dürüst evleri olmayanlar,kırılan bir duvarı onaramayıp tenekeyle örtenler,elbiselerini yamayanlar,çok ekmek yiyip hep aç kalanlar.Çocuklarını okutamayıp okuyanlara imrenenler,kahveye .bakkala borcu olanlar ...
Bu insanlar kendilerini gizliyor.Gururlarından mı vakarlarndan mı bilinmez.
Ama biz gizleyemeyiz.

Projem şu.Ülkemizdeki yoksulluğu görüntülemek,anlatmak.İnsanları çok da incitmeden YOKSULLUĞU tarif etmek,içine girmek .Bununla ilgili bir site kurup,bol bol fotograf çekip ,hikayelerini yazmak.

Bunun için iyi bir fotografçı,yoksullarla kontakt kuracak kişilere ihtiyaç vardır.Hiçbir kar amacı gütmeyen bu proje bir vicdani harekettir.

Nobel Barış Ödülüne bile kavuşursun belki.
Bekliyorum ilgilenenleri.Bir slogan vardı hatta :SEN YOKSAN BEN YOKSUL.
BEKLİYORUM HEA!

19 Ekim 2011 Çarşamba

HOP BAYAN! kendini tanı

Koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler.
Ne kadar da bu söze uyuyor halleri.
Boy ortalaması facia ,fizik ,yüz güzelliği ise  değil kuzey avrupa standartları, Şili nin dip standardına yakın olan Türk kızlarından bahsediyoruz.İşte memleketin bu şartlarında azcık eli ayağı düzgün olan,boyu 1.65 geçenler kendilerini manken yerine addederek podyumda yürümeye gün sayarlar.Hele bir de erkek egemen bir ailede şımartılmışsa kimseleri beğenmez,hayallerinde olan ama gerçekte olmayan adamların peşine düşerler. Edirne'nin dışına çıksalar kimsenin yüzüne bakmayacağı bu kadınlar burada el üstünde tutulurlar.Yurt dışında yaşamayı düşünmemiş, bu  topraklara mahkum olan zavallı Türk erkeği de eli mahkum bu tuzağa düşüyor.Televizyonda gördüğü artistlerle evinde yaşıyan karısının arasında dağlar kadar fark olduğunu düşündüğünde iş işten çoktan geçmiş oluyor.

20 sinde aç durarak bir et bir kemik haline gelen kızlarımız iyi bir koca bulduktan sonra kendini saldıkça salıyor bir de çocuk yaptımı o kadar kilo alıyor ki  otobüse binmek için en az iki kişinin desteğine ihtiyaç duyuyor.Günde 6-7 öğün yiyerek öğüttükçe öğütüyor.Küçük bir çoçuğun aç gözlülüğü gibi ne görürse  yemeye çalışıyor.

Açık olanı bacak göstererek ,çatal göstererek erkek tavlarken ,kapalısı da playboy senaristlerine taş çıkartacak fantezileriyle bastırılmış cinsel duygulara muzdarip erkekleri ağlarına çekiyor.

Aradıkları koca tiplerine gelince;
şiir yazanını,aşk mektubunu gönderenini isterler, kendileri yazma adına en fazla sms atarlar.hayatları bir kısa mesaja sığacak kadar sığ olan bu insanların en tumturaklı lafları da kötü bir şarkı sözünden ibaret olur.
Dünya malına değer vermemekten,erdemden,insanların tamahkarlarından dem vururlar  ama giderler en paralısının en yağlı göbeğine sahip adamın altına yatarlar.
Hasılı nurdan,dinden bahsederler nara gark olur giderler.

Köyden kente göç etmiş bir neslin evladı olan bu genç bayanlar fiziki güzelliklerini saymıyorum bile karakter olarak zayıf,bilgisiz,yerinde sayan hatta geriye basan,açgözlü ,çanta ve ayakkabının bir numaralı müşterileri olmakla bu coğrafyanın en talihsiz erkeklerini kandırır,evlenirler.

Yazık bu ülkenin erkeklerine.

BU YAZIDA BAHSEDİLEN KADINLAR ELBETTEKİ SADECE BİR KISMINI DAHA ÇOK DA 70 YILINDAN SONRA DOĞANLARIN BÜYÜK BİR KISMINI HEDEF ALMAKTADIR.YOKSA BU ÜLKEDE NE KADINLAR YAŞAYIP GİTMİŞTİR DE BÜTÜN ERKEKLER ONUN BİR TIRNAĞI  BİLE OLAMAZLAR.

25 Eylül 2011 Pazar

Uyan

"İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar."
Bundan ötesi var mı arkadaş.Bak etrafına iyice.Her gün bu gerçeği bağıran bir ölüm mahallende gerçekleşiyor.Mahallende olmazsa ilçende var,televizyonunda var.Kulaklarını ne vakte kadar tıkayabiirsin.Devekuşu gibi olma.Devekuşu avcıyı görünce kafasını kuma gömüp saklandığını sanıyormuş.Sen öyle yapma.Öteki tarafta sersemlemiş vaziyette uyanacaksın.Hakikat bu.


Bu hatırlatmayı söyledikten sonra tekrar gündemiize dönelim.Gündem belli:kadınlar ve anlaşılmaz tavırlar.Geçen hafta koca bir stadı dolduran otuz bine yakın kadını ve çıkardıkları sesi görünce tekrar düşünmeye başladım.Tezahüratlarında yankılanan o tız ses beni futboldan uzaklaştırdı .Yada şunu dedim :futbol oynamak da izlemek de bir erkek işi. Staddaki kadınların 61.dk da rakip takım aleyhine yaptıkları toplu küfür ,kadınların erkeklerin çirkin tarafına benzemeye çalışmaları midemi bulandırdı.
Ben demek bütün bu saçmalıkarı görerek bazen de öngörerek evlilikten kaçmışım.Ama napalım Allah ın koyduğu kaide de ortada.Evleneceğiz ,bu olacak.


Erkekler uykudadırlar,evliliğin ilk sabahı uyanırlar.



13 Eylül 2011 Salı

so cool!!!

Ne olacak bilmem.Bir kaç gün kafamı dinleyeyim dedim.Gezdim biraz.Kafamı toparlayacaktım güya?

Eh işte biraz.

Vaziyet kötü azizim.Dışardan görünen masum ,güleç yüzün altında nasıl bir dünya dönüyor böyle?

Bir haftadır cool olmaya çalışıyorum .:) Az konuşuyorum.Konuştutuğumda kesin ve netim ve  insanların yüzüne de pek bakmıyorum,dağlara tepelere.Her an poz veriyormuş havasındayım.Gayet soğukkanlı.Tokum.Kimseler minnet duymadan yaşıyorum.Az ama yerinde bir iki espri ile ortalığı kırıp geçiriyorum,herkes gülerken ben gayet serinim.(cool'um).Güneş gözlüğünü çıkarmıyorum gölgede bile.Ne giydiğimi sormayın .......Aklımı kurcalayanlar yok değil:Parmak arası terlik cool' luğuma bir halel getirir mi? Ya belediye otobüsüne binmek?  Ara sıra türkü mırıldanmak?

Yoksa bu kadar çabam boşa mı? Cool mu  doğulur acaba? Bu sonradan giydirmeler durmaz mı üstünde insanın? Bir serçe ne kadar tavus kuşu görüne bilir?

Bir arkadaşımla düşündük: eski zamanda olsaydık ve de Konya da .Dünyadan elimizi ayağımızı çekseydik.Ruhsal kemala ererdik belki.Ya şimdi olamaz mıydık derviş.Düşündük de galiba eski zamanki gibi olamazdık..Bu devirde facebook ve msn hesabı olmayan bu devrin dervişidir,dedik.İyi mi ettik?

 Cool'lukla derviş olmak her ne kadar tezat görünse de ,mesela  Şemsi Tebrizi cool değil miydi? Pekala evet.Demek cool'luk tanımını biraz daha açmak gerek.

Ya da bir Şems gelse uzaklardan ,ne bileyim doğudan mesela, güneş gibi doğsa üzerimize,ne iyi olurdu.


10 Eylül 2011 Cumartesi

Amy i anarken..

Dün İzmir Bostanlı da bir restoran da oturduk arkadaşla.İkindi üzeri gittik.Güneşi batırdık körfez üzerinde .Denizin dibindeydi mekan çok da güzel rüzgar alıyordu.Beni etkileyen ne çin usulü tavuğu ne de manzarasıyfı.Fonda çalan müzikleriydi.Maalesef çok mekanda göremediğiz kaliteli müzik belediyenin işlettiği  bu mekanda sergileniyordu.Amy winehouse un Love is a losing game (aşk kaybedilmiş bir oyundur) şarkısı entrümental caz vari söyleniyordu ve buna benzer daha neler neler.O kadar etileyici idi ki atmosfer, yaşlıca bir kadın buna dayanamamış olsa gerek fenalaştı.Ambulans geldi .Müdahaleler sonuç vermedi.Sonra kimin aklına geldiyse müziği kapattılar ,kadın kendine geldi,serumla beraber hastaneye götürdüler.Aslında dün yolda yürürken de bir kadın daha fenalaşıp yolda yığıldı.Onun  sebebini bilmiyorum.
Neyse, mekandan çalınan parçalar güvercin tedirginliği yaşayan kalbime nasıl da dokundu.Rahmetli Amy i  andık arkadaşla.Geçen de Freddie Mercury in doğum günü  vardı.Genç yaşta hayatını kaybeden olağanüstü sanatçılardı bunlar.
Amy nin o unutulmaz şarkısıyla başbaşa bırakayım sizi: