Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

21 Mayıs 2011 Cumartesi

LAYER CAKE

Layer Cake filminden replikler:

Ruhunu şeytana satan herkesin sonu gözyaşıdır.

Hayat çok güzel.Tükürüğümde bile hissediyorum bunu.

Tipik İngiltere işte.Uyuşturucu satıcıları bile haftasonu çalışmaz.

Birini öldürmek zorunda kalırsan yaşıyan hiç kimseye bunu anlatma.

Cebime işeyip sonra bana yağmur yağıyor deme.

Ben doğduğumda dünya basit bir yerdi.Sadece hırsızlar ve polisler vardı.

Romalı bir komutan der ki " Barış istiyorsan savaş çıkarmalısın"

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Chapter 2

O nu tekrar gördüm.

Kimi olacak ,dünyanın en güzel kadınını ve şunu fark ettim bunlar aynı kişi değil.Bu seferki daha güzeldi muhakkak!

Yurtdışında ikamet edip memleketine tatile gelen arkadaşla buluşmak için denize yakın bir cafede buluşmaya karar vermiştik.

Hiç hesapta yokken O nunla karşılaştım.Kaldırımda,aniden ve çok kısa bir süreliğine.Üstelik yanında erkek arkadaşı varken.Arzum Onan gözleriyle arkadaşına bakarkenki yine Arzum Onan gülümsemesiyle(yoksa gördüğüm Arzum Onan mıydı :)) aklıma kazındı.Bir de beyaz kot pantolonunu da unutmamak gerek.

Şu anda dünyanın en güzel kadını ünvanını taşıyan üstün varlığa uzun uzun baktım.Hadi ama ,yanında erkek arkadaşı vardı biliyorum ama karşısında doğa harikası gören hangi insan başını çevirebilir?Ben de zaten takdir hisleriyle uzun uzun baktım.Sadece takdir ama ...

Sonra yine şekilde bir önceki filmin sonu gibi ayrı yönlere gittik.Arkadaşım geldi uzun uzun konuştuk.Tabii iki erkek buluşunca ne konuşur? Tabii ki felsefe ,dermişim.Kadın konuştuk ama öyle tahmin ettiğiniz gibi değil.Gerçek hayattan alınmış kadın -erkek ilişkileriydi bunlar ve hakikaten ürkütücü finalleri vardı hepsinin.

Sohbetten sonra kadınlar hakkında pis bir yargıyla kalakaldım.Nedense erkekler bu durumlarda hep masum kalır.Aslında bu günah her iki cinsin.Bir de aklımda kalan şimdiki zamanın kadın dırdırları ve o gün Trt de izlediğim yaşlı bir kadının 50 yıl önce ölen kocasına bitmeyen sevgisi.Çocuklarından bile çok olan sevgisi.





Refah arttıkça huzursuzluk büyüyor .Neler oluyor yahu böyle?










(İki film göndermesi birden :"Chapter 2" diyerek "Kill Bill" filmine,"hiç hesapta yokken" diyerek "hiç hesapta yokken" filmine ;),kaçırmayalım bunları !)


7 Mayıs 2011 Cumartesi

O

Durmadan yazdı,çatlayıncaya kadar yazdı.Diğerleri bıraktı, O ise üşenmedi ,vazgeçmedi,yazmaya devam etti.Herşeyi yazmıştı.Başkasına yazacak hiç bir söz bırakmadı.Neden öldüğünü yazdı.Mezar taşını bile kendi yazdı.Öldükten sonraki konuşacak kişiyi seçmekle kalmadı,okuyacağı metini kendisi hazırladı.,

Her yere yazdı,evindeki tuvaletin kapısına bile yazdı.Hatta birisinde şöyle demişti."İlk insanların neden mağaraların duvarlarına yazdıklarını şimdi anlıyorum .İnsanoğluna hacet giderirken bir ilham geldiği kesin.Zaten mağaradaki yazıların çoğu hela tarafındaydı." Bunun gibi pek de komik olmayan ,düzeltiyorum ,kendince komik olan çok şey yazdı.

Neden öldüğüne dair pek çok söylenti dolaşsa da ipad çıktıktan ,defterlerin yasaklandığı 2033 senesi onun ölümüne giden bir başlangıçtı.Karalamadan geçireceği bir gün ona ızdırap üstüne ızdırap verdi.Şuurunu kaybetmek için haplar denedi.Şuurunu kaybetmeden hayatını kaybetti.Vasiyetinde "bari mezar taşım elekronik tahta olmasa.Eskilerin taşı olsa" dedi.O sene hükümetin bir genelgesiyle o andan itibaren yazmak eyleminin yalnızca elektronik tabletlerle mümkün olacağını bildirdi.Çevreye verilen zarardan büyük bir endişe duydukarı belliydi.Bu genelgeyle beraber mezar taşları ,mezar ekranlarına dönüştü.Kabir ziyaretinde okunacak duadan tut bir tuşla para vermeden Yasin okutmaya kadar vardı iş..Hatta bazı meşhurların mezar taşlarına reklam alındığı görüldü.Velhasıl bunun gibi şeylere dayanamadı.

Yazmak işini çok abarttı.Günah sevap cetvelini bile kendi tutuyordu.Meleklere iş bırakmamıştı.Yalnızca şüphede kaldığı bazı eylemlerin karşısını boş bırakmıştı.Bunların sayısı da yirmiyi geçmezdi.Suyun üstüne yazı yazmayı denedi.O ,kalemle yazı yazmak,bir cisme adını kazımaktan çok zevk alırdı.Yaşadığı şehirde çiziktirmediği bir ağaç kalmamıştı

Kuran ın ilk ayetindeki "oku" nun aslında "yaz " olduğuna dair bir makale dahi yazdı.Pek çoklarına göre inandırıcı olmadı.Ülkede siyasi tartışmaların bitmesiyle beraber eskisi gibi köşe yazarı çok yoktu.O yüzden gazetelerin köşelerini genellikle Nobel sahibi yazarlar kapmıştı.Kendisine köşe açamadı.

Köşe açamadı ama kendine mezar açabildi.
Bu da O nun son yazısıydı.
2035

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Ben

Size kendimden bahsettim mi?

Bahsetmedim çünkü onu çok sona bırakmıştım.Buradan gitmeden önce anlatacaktım herşeyi.Oysa öyle mi? Hayat çoğu kez istediğin gibi sürmez.


Ne kadar tuhaf değil mi? Herkes gibi doğduktan sonra herkes gibi okuyarak ,herkes gibi işe girerek,herkes gibi mutlu bir aile kuracaktık.Fakat bunlar olmadı.Olmadığı gibi olacak gibi de durmuyor.Geçen yazımdaki ümitsizlikle beraber yaşıyorum,ne kadar yaşanabilirse artık.Sadece bunlar olsa iyi.Artık neredeyse her gün ,mesai arkadaşlarım ,ailem hatta yeni tanıştığım insanlar benim bu perişan halime acıyor,bana akıl vermeye çalışıyorlar.Beni görünce yüzünü ekşetenler hatta yere tükürenler bile var.Her gün ,ne kadar gereksiz bir insan olduğumu daha iyi kavrıyor bu halimden dolayı kendime acıyorum.



İki hafta önce bir arkadaş beni resmen sözleriyle dövdü,azarladı ."Ne kadar bayat esprilerin var,bazen üniversite bitirmiş olduğuna bile inanmıyorum .Senin kadar kötüsünü görmedim " dedi.Ben de içimden "haklısın bacım ,ben bir eşşeğim" dedim,Üç gün sonra bir başkası ,bu sefer kelimelerle değil bakışıyla benim ne kadr değersiz,işe yaramaz,bedbaht biri olduğumu hatırlattı.O da haklıydı aslında.Bu kadar ezik bir insanım işte.


.İşin daha fenası ne ,biliyormusunuz? Hayatta başarısız olduğumu sizlere anlattığımdan zevk alıyorum.Buna inanamazsınız.İnsanoğlu o kadar kompleks,o kadar girift bir mahluk ki buna hiç şaşırmadım aslında.Keşfedeli çok da uzun olmadı.Oysa bir insan hem de gayet gururlu bir insan başkaları karşısında alçalmaktan nasıl keyif alır ,değil mi?



Bu sorunun cevabı şu olabilir.Başkası benim bu başarısızlığımı görmeden,ya da söylemeden benim bunu söylemem.Hatta " hayattır,yaşamdır" bütün bunların benim için önemsiz olduğumu sizlere düşündürtmem.



Bu yazıyı bir yere bağlamam gerekiyor galiba.Dur,nasıl başlamıştık?....ha,ben kendim.İşte böyle bir adamım .Zaten bu kadar kendisinden bahseden bir adamın hastalıklı bir adam olduğunu tahmin etmeniz zor olmayacaktı.Bütün bu yazdıklarım,ya da yazılanlar,ya da günlük tutanlar,blog yazanlar kimi anlatıyor sizce? Toplumsal bir olaya çözüm mü arıyorlar? Bir hastalığa çare mi buluyorlar? Hayır,hayır.Onlar kendilerini anlatıyorlar.iyilik yaparken bile kendilerini anlatıyorlar.Herkes kendisini anlatıyor;kimi kendini aleni bir şekilde överek,kimisi dolaylı biçimde methederek,kimisi de benim gibi kendisini yererek kendisini ön plana çıkarıyor.Böyle bir hastalığımız var bizim.Kibir diye,ego diye.



Şeytan dahi kibir yüzünden Allah katında kovulmuş."Şeytanın Avukatı" filmindeki ,şeytanın söylediği "kibir ,benim en sevdiğim günahtır" repliğini hatırarsak ben burada boş konuşmuyorum demektir.


Ne zaman kendimden bahsetmeyceğim? ne zaman kendimi yermeyecek,ne zaman kendimi methetmeyeceğim.?


Hiçbir zaman dostum,hiç bir zaman.....