Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

23 Nisan 2009 Perşembe

GÜNEŞİ GÖRDÜM'Ü GÖRDÜM


Türkücüden yönetmen olur mu demeyin,bal gibi oluyormuş.Mahsun Kırmızıgül de herhalde kendisinin beklemediği ölçüde bu işten anladığını fark etti,durmadan film çekiyor.İkinci filmini izledim,eğrisiyle doğrusuyla konuşalım ,şimdi..

Kürt sorununa farklı bir açıdan,her iki gücün ortasından ya da bölgedeki masum halkın gözünden bakıyor.Verdiği mesaj gayet cesurca ,her iki tarafın hatalarını gözler önüne seriyor.

Gelelim teknik yorum kısmına;fotografik çekimler olduğu bir vaka,enfes sahneler,manzaralar göz kamaştırıyor.Bunlar artıları.Yalnız, film belgesel tarzında.Sahneler arası geçiş çok fazla,mekan ,olay geçişleri had safhada.Geçen "Hunger" ı izledim karşılıkllı diyalog sahnesi 17 dk sürdü,hem de kesintisiz.Bir sorun etrafında onca konu anlatmak film tadını acılaştırıyor.Bir hikaye değil bize anlatılan.bir çok hikaye,32.Gün tarzı bir şey çıkmış ortaya.O kadar konunun içinde "eşcinsel" muhabbetini koymaları absürd kaçmış.Ülkemizde bu mesele konu bile edilmemişken Kürt meselesi bağlamında ele alınması filmin inandırıcığılını zayıflatmış.

Unutmadan;Mahsun'un yeni doğan çocuğunu güneşe göstermesi ,onunla konuşması adeta tanrı yerine koyması bölgede mecusiliğin revaçta olduğunu söylüyor sanki.

Sadede gelirsek film çok , gereksiz ve zayıf hikayeli fakat güzel manzaraları ,çekimleri ve cesur anlatımıyla arzı endam ediyor..

20 Nisan 2009 Pazartesi

ELİF ŞAFAK'IN AŞK'I


İlk önce pazar günkü Taraf gazetesinde Hıdır Geviş'ın aşk üzerine düşencesini okuyun:

Aşk nedense insanlar tarafından son derece masum ama bir o kadar da açıklanması zor, komplike bir duygu yoğunluğu olarak algılanmak isteniyor. Oysa aşk, insanların finansal güvence, mevcut sosyal çevreden kurtuluş ve seksüel ihtiyaçlarını karşılayacakları basit bir anahtardan başka bir şey değil."

Sonra da Elif Şafak'ın ,baştan sona aşk üzerine kurgulanan hakikatin kendisi (sayfa 231) olduğunu söylediği Doğan Yayınlarından çıkan AŞK' ı okuyun .Hangisi doğru söylüyor?

Ben aşka inanmam demiyorum fakat aşkın salt faydalı bir his olmadığını iddia ediyorum ,artıları ve eksileriyle tartıldığında aşkın insan beynini yoran bir amel olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.

Diyebilirsin ki Geviş'ın bahsettiği mecazi aşk Şafak'in bahsettiği ilahi aşk.Sana yanılıyorsun diyebilirim.Geviş evet mecazi aşktan yani beşeri aşktan bahsediyor peki ya Şafak?Elif Şafak ilahi aşkla mecazi aşkı mecz etmeye çalışıyor fakat başarılı olamıyor.Ya da şöyle demek daha evladır.Şemsi Tabrizi'nin aşk anlayışı nerede günümüz dünyasında yaşayan "çakma" Şems A.Z.Zahara'nınki nerede? Şemsin herkesi kucaklayan ,kötü yola düşenlere sahip çıkması nerede,yuva yıkan Zahara nerede? Zahara ve O'nun internetten sevgilisi Ella Mevlana'yı da ,Şems'i de yanlış anlamışlar.Tamam ,modern toplum ruhsal açlık içerisinde ve bu toplumu aşkla beslemek gerek.Bunun için doğu'nun mistizmi ilaç gibi geldiğini de biliyorum.Fakat o devire günümüz bakış açısıyla bakarsak yine tensel bir aşka gömülmüş oluruz. Romandaki en büyük itirazım bu işte.3 çocuklu sevgisiz ortamda büyüyen,evlenen Ella'ya yazar, aşkı yanlış tarif ediyor. Ella ne yapmalıydı? Ella ,okuduğu kitapta aldığı sinerjiyle veya elektrikle sevginin azaldığı ailesine sevgi pompalamalıydı.Yapıcı olmalıydı.Kocasını büyük kızını kazanmalıydı.Oysa Ella okuduğu kitabın yazarına aşık olacak ailesini geride bırakıp bir adam peşine yola çıkıp uzak diyarlara gidecek.Olacak iş mi? Bunun neresinde fedakarlık,neresinde nefsine rağmen bir hareket var? Ella aslında nefsinin peşine koşan ,gururunun okşanmasından hoşlanan bir asistandan öteye gidemedi.Zahara'yı sormayın zaten O da Şems görünmlü Baybars .Kısaca Şems'in "aşk"ının bu zamana gelindiğinde bir hayli deforme olduğunu söyleyebiliriz.

Romana bir kaç itirazım daha olacak ;bunlardan bir tanesi ahireti es geçip cennet cehennemi nerdeyse dünyada varsayması.Büyük bir yanılgı.Diğeri ise Fas'ta bir mevlevihane olduğunu tahmin etmiyorum,ya da neden Türkiye'de değil.Ayrıca "Türkiye" yerine Anadolu kullanıldığını da belirteyim.Başkası; Şems'in ölümü geçiştirilmiş sanki,güçlü değil o anlatım,daha etkileyici olabilirdi.Son ; Konya'da ki hastahane çalışanlarını bıyık ve başörtüyle tarif etmek ilginç geldi bana,tuhaf.Mesaj mı vermek istiyor ,anlamadım.

Sadede gelirsek "aşk" ın ne kadar netameli bir konu olduğunu bir kez daha anlamış olduk.Aşk sahici olmadığı için içinde çok tezatlar yakalayabiliriz.Muradın Allah aşık olmak ise bu yollardan geçmeni tavsiye etmem.Tehlikelidir zira

Hıdır Geviş'le başladık onunla bitirelim o zaman;"....aşk her zaman maneviyat dünyasına ait bir bilinmezler yumağı olarak kalıyor, diğer duygulara kıyasla daha asil, hatta nerdeyse Tanrı katından inmiş ilahi ve saygıdeğer, bir duygu çeşidi olarak anlaşılıyor. Sonra da özellikle edebiyatçıların elinde, üzeri karartılan manüpülatif bir kavram olup çıkıyor"

17 Nisan 2009 Cuma

Hayatından Umudunu Yitirmiş Adam



Yaşadığı kentte 3 gündür elektrik yoktu.O ise buna hiç aldırmıyordu.Karanlığı seven yapısı vardı.Karanlıkta saatlerce oturabilirdi.Kafasından bir sürü şey geçiriyordu.Ama son zamanlarda düşünecek bir şeyi kalmamıştı.Ona düşünmekten zevk aldığı ,veyahut heyecan duyacağı meseleler ne kadar da azalmıştı. O yüzden karanlıkta kalmak da Ona çok da keyif vermemeye başladı. Evindeki kablolu ve internete ne kadr da muhtaçtı şimdi.Neden kendine bir jeneratör almamıştı? Pişmanlıklarla dolu hayatında bir bu eksikti.Oysa adamlar bas bağırıyordu;enerji darboğazından bahsediyorlardı.
Düşünecek hiç bir şey kalmadı.Hayatındaki müthiş belirsizlik Onun elini ayağını bağlamıştı.Hayatının tüm gidişatını meçhule bırakmıştı.Nerde ne olacağını kendisi bilmiyordu.Ne zaman evleneceği,kaç çocuk yapması gerektiği veyahut hangi işte ne kadar kalacağı ,maaşının ne kadar olacağından öngörüsü yoktu,öngörüden öte bir tahmini bile yoktu.
Başaramamıştı.Hayat projesinde sınıfta kalmıştı.Bir kez daha şans verilse hani uğraşırdı belki.Ama kimseye ikinci şans vermemişlerdi,ikinci bir hayat şansı. Onun için ikinci bahar da hayat gibi imkansızdı.İkinci bahar bir şarkı sözü olabilirdi en fazla.Öyle de olacak gibi.Bu umutsuzuk onu karanlık dehlizlere itiyordu gün,gün..Ümitsizlik bataklığına gömülmüştü.Işık göremiyordu.
Kurtuluş yoktu.İçine düştüğü bu bataklıktan kurtulması neredeyse imkansızdı.Kurtulmak için en ufak bir teşebbüsü bile yoktu.Hayata dair müthiş bir hayalkırıklığı vardı geriye kalan,Bu içten içe kendini kemiriyordu ve geleceği ait tüm beklentileri yok ediyor ya da karamsarlığa ,hiçliğe atıyordu.Vücudu Ona yalnızca günlük beşeri ihtiyaçlarını bahşediyordu.Bir gün geldi şöyle düşündü:"vücudum bana engel oluyor"

4 Nisan 2009 Cumartesi

Otuzlu yaşlardaki Werther'in Acıları


Genç Werther asırlar önce acılar çekmiş ama şimdi gelse bu zamanda kurulsa bu yeni dünya düzenine ,facebook hesabı açsa ,sevdiği kıza bin bir türlü yollarda sırnaşsa acı çeker miydi acep? Zavallı Werther sevdiğine teknolojik imkan darlığından kavuşamadı belki de? Ya ben , ya biz?

Herşey var elimizin altında,internet,telefon,her nevi kitle iletişim araçları.Eee ne duruyorsun kuzum olayı zorlaştırma,acı çekme boş yere..

Acı bir değil ki efendim,onlarca..Bir aşk acısı olsa neyse geçim derdi sancısı, yozlaşma acısı,kuyruk acısı (otobüs,fatura,maaş,araç muayene vb) ,Ergenekon acısı,göçebe hayat acısı..Katlanarak büyüyor.Hepsine alt başlık açacak değilim elbet.

Benim derdim başka :anlaşılmıyorum.Bunu nerden mi anlıyorum tabii ki yapılmayan yorumlardan.Düşünüyorum da yanlış yerde doğmuşum ,benim en az 0-15 meridyenleri 25 -40 parallerinde yaşamam gerekirdi,yani Batı avrupa.Duydum orada okumuş adamlara değer veriyorlar,sanatı,kitabı ,doğayı,insanı önemsiyorlar.Bu topraklarda ise asla.Evvela insana değer yok.Üç büyüklerin bomba transferi isen havaalanında ayinsel bir törenle karşılanıyorsun en çok. O da formda olduğun sürece yoksa en ufak bir sürçmede tukaka edilirsin hemen.

Aklıma gelmişken söyliyeyim bu milletin sevgisine mazhar olmuş ve sınırsız krediye sahip insanlar da mevcut.Cem Yılmaz örneği.Adam bir sahne almaya başladı,bir güldürdü milleti ,yetti herkese.Şimdi adam espri konusunda tıkanma yaşasa da varlığı yeter, Onu görünce hemen bir gülümse var yüzlerde.Böyle de bir durum var hani.Bu topraklarda madem bir tane Cem Yılmaz var geri kalan 70 milyon küsur adam kendini nasıl sevgisiz hissetmesin,nasıl?Zaten sevgimizi gösterme de çok cimriyiz,küçümseme ,kıskanma,açık yakalamada fırsat kaçırmıyoruz.

Neyse konu değişti epey.Acıdan bahsediyoruk.Yurdumda boy boy çeşit çeşit isteğe göre her bedene giden acılar mevcut,bitmez de bu hazine.Kendim ise otuzlu yaşların hemen başında acıyla tanıştım.Kendimi yakından tanıdım acım daha da depreşti.Yıllardır talim yaptığım konunun dışına çıktım ezberim bozuldu,sonra Necip Fazıl gibi dedim;

"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum,

Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum"

Yaaa ,hayat öyle menem bir şey..