Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

30 Nisan 2011 Cumartesi

ÜmitSİZsiniz!

Gidişat onu gösteriyor.Hayattan zevk almak bir yana hayatın düzeleceği,yola gireceği,diğer insanların yaptığı gibi bir aile kurmaya izin vereceği ihtimalinin olmaması, gelecekle alakalı tüm ümitlerimi de yok ettiği için durmak yada kalmak ölmek yada yaşamak benim için hiç bir şey ifade etmiyor.Kimin için yaşayacağım? Kimin için öleceğim? Bu soruların benim için anlamını yitirmeye başladığı zamanlarımdayım.Bu zamanlar nasıl geçer bilirsiniz.Yada geçmediğini.

Bunun adı :Ümitsizlik.Her anıyla,hayatın her demiyle kendini hissettiren çaresizlik.Niçin çalışıyorum,niçin bir şey anlatıyorum,ne lüzumu vardı?

Güzel bir müzik,güzel bir kadın yada bir sanatın dahi tesir edemediği ben.Bencilce yaşadığım hayatın meyvesi tüm bunlar.Gülmeye ,eğlenmeye bile o kadar soğuğum ki.Ben yoksam o hayatlar beni ilgilendirmez ki.Ben yalnızım.Her insan yalnızdır.Ben ise yalnızlığımı örtüyoum.Kalabalıklar içindeyken,biriyle hararetli bir şey konuşurken dahi yalnızım."Yine boş konuşuyorum,beni yine yanlış anladı,ama kimin umurunda,ondan böyle bir algılama zaten beklemiyordum ki" hissi uyandırıyor nerdeyse tüm sohbetler. O zaman konuşmanın ,o zaman başkasının ne faydası var?

Birlikte yaşamak katlanmaktır,fedakarlıktır.Başkasına tahammül etmek.Kendini dahi beğenmeyen bencil bir adamın hayatında başkasının yeri olabilir mi? Olamaz.Olmamalı.

Hatıralar.Ama unutmak istediğimiz hatırılar,yaşanmışlıklar .Sizlerden nasıl kurtulacağım?Beni artık terk edin.Belki de sizin yüzünüzden bu kadar ümitsizim bu denli zayıf,bu denli kırılganım.Gidin artık.Sana diyorum .Mesela sen ;bir ay önceki,mesela sen ;geçen yaz.
Mesela sen;daha çocukkenki.Rahatsız etmeyin diyorum.Bu kadar misafir kaldığınız yeter.Keşke sizi kovabilsem .Nasıl bir şeysiniz öyle.Kendimi ev sahibi sanıyordum.Oysa geldiniz ,otağınızı tam içime kurdunuz.Şimdi, nereye dönsem ,kime baksam ilkin sen çıkıyorsun karşıma.Belki de ondan kendimi yalnız hissediyorum.Gidin diyorum,gidin.

Gitmeyecekerini söylüyorlar.Ölüme dek hatta ondan sonra da berabermişiz diyor kutsal metinler.Eyvah ! Nasıl aldandım? Şimdi kime ,kime gideyim? Herkes kapıyı kapattı.Ölmek de çare değilmiş.Nasıl sürecek bu hayat? "tanımadığım bir yerde bilmediğim birisi" bana kapıyı açar mı? Bu işte ümit olur.

Ümit,bir tek sana muhtacım ben!

23 Nisan 2011 Cumartesi

Otobüs macerası

"Her anı başka bir lezzet yapan bir aşk;bilmediği bir yerde hiç tanımadığı ,fakat saçının renginden gözlerinin parıltısına ve sesinin en basit intihasına kadar bütün zenginliklerine aşina olduğu cana yakın ve güzel bir kadın..." satırlarını okuyordum tam da O otobüste karşımdaki koltuğa otururken..Güneş gözlükleri gözlerini gizlese de yüzünün kusursuz uyumu,ince hattının bütün vücuda yayılmış olması tek başına öldürücü bir kadın olduğunun işaretiydi.Genç kadın bununla da yetinmedi kocaman gözlüklerini çıkardı ve o perdenin ardında kocaman mavi gözler ışıldadı.Bana baktı, "gözlerim de mavi üstelik" der gibi ilkin bana sonra camdan dışarıya göz attı.

Romandan fırlamış gibiydi.Bilmediğim bir kız.Harikulade güzel .Belki de hayatım boyunca böyle güzel bir kadına ilk kez bu kadar çok yakındım.Fakat ben yine o kadınlara karşı mahçubiyetiminin nüksetmesiyle tekrar kitaba koyuldum.Oysa satırlar ilerlemiyor yada ilerliyor ,okuduğumdan hiç bir şey anlamıyordum.Benim bu hareketiimden hemen sonra tekrar gözlüğünü taktı.Bu harekaetimi beğenmemiş miydi? Hayır,belki de beni çok beğenmiş iyice bakmak ,süzmek için gözlüklerin perdesi arkasına sığınmıştı.Bana mı bakıyordu sahiden?İleriye bakarmış gibi yapıp gözlerine dikkat edemez miydim?Bütün cesaretimi toplayı gözlüklerinin kara camını yarıp gözlerini aradım..olamaz.gözleri bana bakıyordu.Bana ...Olağanüstü bir şeydi. Bu keyifle güldüm,tebessüm ettim.
Neden gülmüştüm? Bana ilgi duymasından duyduğum ego tatmini yüzünden mi? Doğru ya bu kadınla çıkmayacağıma göre bu tebessümün anlamı bencilceydi.Bu manasız tebessüm belki de kadının ilgisini bitirmişti.Hem neden olmasın, bu genç kadınla tanışamaz mıydım?..İneceğim durağa yaklaşmıştım.Artık aramızdaki kitap engelini kapatıp sayılı dakikalarımı O na ayırmak arzusuyla kitabı kaldırdım.Ona ,mavi gözü şimdilik gözlüklü,kumral kadına baktım..

Ayağa kalktım .İnecektim çünkü.Kadından uzaklaşmış kapının yanında dikilivermiştim.Bir yandan da yan gözle O na bakıyordum.Sonra aniden " aa gelmiş miyim der gibi" ani bir hareketle yerinden kalktı ve kapıya yanıma geldi.Beraber inecektik otobüsten ve tahmin edemediğim akibetimiz kalbimi yerinden sökecek gibiydi.Önden ben indim arkam da O.Ben karşıya geçtim O ise geçmedi.
Hepsi bu kadar.

17 Nisan 2011 Pazar

Atalet

Tembellik yani. Tembel olduğum aşikar.Başladığım bir kitabı bile bitiremiyorum.Bazen başladığım bir işi bitiremediğim de oluyor.Başladığım bir filmi bitirebiliyorum sadece.Yalnızca filmler mi beni heyecanlandırıyor ,bilmem ki.. Yada sürdürmek.Yeni tanıştığın ve hoşlandığın birisiyle arkadaşlığını sürdüremiyorum çoğu zaman.Dostlukları da zor bela devam ettiriyorum sanki. Bitiremiyorum,sürdüremiyorum filmler dışında.. Bir işe girişmek ,onu sürdürmek ve nihai hedefte bitirmek.Ne kadar uçuk geliyor bana.Pes etme eğilimi,vazeçme temayülü normalin çok üstünde.Bu değerlerle bu bünye ne kadar sürer?Ne kadar devam eder? Sürdürebilir olması için bir projenin bana heyecan vermesi lazım. O yüzden aşık olmadan kız arkadaşım olmaz.Gizem olmadan,beynimde fırtınalar koparmayan bir kitap okunmaz.Sadece para kazanmak için bir işe girişilmez.Yüce hedefleri olmalı.Maddi yanıma değil duygularıma ,hislerime hitap etmeli. Hep böyle miydim yoksa depresyon mu geçiriyorum.Hatırladığım kadarıyla ben hep böyleydim bir kaç istisnalar dışında.Belki de hayatım hep nevrotik bir krizde geçiyordur ve bunu ilk kez otuzlu yaşımda keşfediyorumdur.Yani ben şimdi çok mu şey kaybettim,fırsat mı teptim?.Bilmem. Bu sözleri ederken kime kızıyorum acaba?Kendime mi?Çevresel şartlara mı?Kadere mi?Kadere kızmak istemem.Bunları bana yazdıran saik nedir? bir pazar günü yalnızlığı mı? Çözüyordum oysa.Yalnızken nasıl mutlu olabilir sorusunu çözüyordum.Az kaldı. İnsan hakikaten bir muamma .En başa dönersek.Tarihin başlarına .Sokrates in dediği gibi "kendini tanı" ya. O zaman ben kendimi keşfediyorum.ve bu yalnızken oluyor.kendimi tanırken hayat denen mucizevi olayı da deşiyorum.Onu da keşfediyorum.