Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Ben

Size kendimden bahsettim mi?

Bahsetmedim çünkü onu çok sona bırakmıştım.Buradan gitmeden önce anlatacaktım herşeyi.Oysa öyle mi? Hayat çoğu kez istediğin gibi sürmez.


Ne kadar tuhaf değil mi? Herkes gibi doğduktan sonra herkes gibi okuyarak ,herkes gibi işe girerek,herkes gibi mutlu bir aile kuracaktık.Fakat bunlar olmadı.Olmadığı gibi olacak gibi de durmuyor.Geçen yazımdaki ümitsizlikle beraber yaşıyorum,ne kadar yaşanabilirse artık.Sadece bunlar olsa iyi.Artık neredeyse her gün ,mesai arkadaşlarım ,ailem hatta yeni tanıştığım insanlar benim bu perişan halime acıyor,bana akıl vermeye çalışıyorlar.Beni görünce yüzünü ekşetenler hatta yere tükürenler bile var.Her gün ,ne kadar gereksiz bir insan olduğumu daha iyi kavrıyor bu halimden dolayı kendime acıyorum.



İki hafta önce bir arkadaş beni resmen sözleriyle dövdü,azarladı ."Ne kadar bayat esprilerin var,bazen üniversite bitirmiş olduğuna bile inanmıyorum .Senin kadar kötüsünü görmedim " dedi.Ben de içimden "haklısın bacım ,ben bir eşşeğim" dedim,Üç gün sonra bir başkası ,bu sefer kelimelerle değil bakışıyla benim ne kadr değersiz,işe yaramaz,bedbaht biri olduğumu hatırlattı.O da haklıydı aslında.Bu kadar ezik bir insanım işte.


.İşin daha fenası ne ,biliyormusunuz? Hayatta başarısız olduğumu sizlere anlattığımdan zevk alıyorum.Buna inanamazsınız.İnsanoğlu o kadar kompleks,o kadar girift bir mahluk ki buna hiç şaşırmadım aslında.Keşfedeli çok da uzun olmadı.Oysa bir insan hem de gayet gururlu bir insan başkaları karşısında alçalmaktan nasıl keyif alır ,değil mi?



Bu sorunun cevabı şu olabilir.Başkası benim bu başarısızlığımı görmeden,ya da söylemeden benim bunu söylemem.Hatta " hayattır,yaşamdır" bütün bunların benim için önemsiz olduğumu sizlere düşündürtmem.



Bu yazıyı bir yere bağlamam gerekiyor galiba.Dur,nasıl başlamıştık?....ha,ben kendim.İşte böyle bir adamım .Zaten bu kadar kendisinden bahseden bir adamın hastalıklı bir adam olduğunu tahmin etmeniz zor olmayacaktı.Bütün bu yazdıklarım,ya da yazılanlar,ya da günlük tutanlar,blog yazanlar kimi anlatıyor sizce? Toplumsal bir olaya çözüm mü arıyorlar? Bir hastalığa çare mi buluyorlar? Hayır,hayır.Onlar kendilerini anlatıyorlar.iyilik yaparken bile kendilerini anlatıyorlar.Herkes kendisini anlatıyor;kimi kendini aleni bir şekilde överek,kimisi dolaylı biçimde methederek,kimisi de benim gibi kendisini yererek kendisini ön plana çıkarıyor.Böyle bir hastalığımız var bizim.Kibir diye,ego diye.



Şeytan dahi kibir yüzünden Allah katında kovulmuş."Şeytanın Avukatı" filmindeki ,şeytanın söylediği "kibir ,benim en sevdiğim günahtır" repliğini hatırarsak ben burada boş konuşmuyorum demektir.


Ne zaman kendimden bahsetmeyceğim? ne zaman kendimi yermeyecek,ne zaman kendimi methetmeyeceğim.?


Hiçbir zaman dostum,hiç bir zaman.....

4 yorum:

  1. bence kendine acımıyosun da ezik de hissetmiyosun hatta başkalarının düşünceleri hiçte umrunda değil..sadece bazı şeyleri artık kendine "itiraf" edebiliyosun başarısızlıktan sadece kastın aile kuramamak ki bunun depreşmesinin sebebleri fıtri olgunluğa ermek ve "...cümle kuşlar yuva yapmış,serçe kadar olamadım"hissi....

    YanıtlaSil
  2. zamana aykırı düşünceler8 Mayıs 2011 00:04

    eski araplara göre bedenin olgunluk yaşı 23, aklın olgunluk yaşı 33, kalbin olgunluk yaşı 40mış.
    aklın olgunluk yaşına erdiğine göre, kalbinin olgunluğunu bekleyecek ve kendinle barışacaksın belki.
    akıldır insanı yoran..

    YanıtlaSil
  3. TinkerBell; haklılık payın var,Zamana aykırı düşünceler;kendinle barışmak nedir?

    YanıtlaSil
  4. zamana aykırı düşünceler9 Mayıs 2011 22:05

    "ben bu kadar ezik bir insanım işte" diyen yazarın kendiyle barışması; kendini rahat bırakması, kendiyle kavga etmektense sağa sola sataşmasıdır. şüphesiz ki ikincisi daha sağlıklı olandır.

    YanıtlaSil