Bugünden..

Aklı başında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir ,bilir misiniz?Yanıt:Yine kendisi..Öyleyse kendimden söz edeyim biraz..Dostoyevski/Yeraltından Notlar

20 Nisan 2009 Pazartesi

ELİF ŞAFAK'IN AŞK'I


İlk önce pazar günkü Taraf gazetesinde Hıdır Geviş'ın aşk üzerine düşencesini okuyun:

Aşk nedense insanlar tarafından son derece masum ama bir o kadar da açıklanması zor, komplike bir duygu yoğunluğu olarak algılanmak isteniyor. Oysa aşk, insanların finansal güvence, mevcut sosyal çevreden kurtuluş ve seksüel ihtiyaçlarını karşılayacakları basit bir anahtardan başka bir şey değil."

Sonra da Elif Şafak'ın ,baştan sona aşk üzerine kurgulanan hakikatin kendisi (sayfa 231) olduğunu söylediği Doğan Yayınlarından çıkan AŞK' ı okuyun .Hangisi doğru söylüyor?

Ben aşka inanmam demiyorum fakat aşkın salt faydalı bir his olmadığını iddia ediyorum ,artıları ve eksileriyle tartıldığında aşkın insan beynini yoran bir amel olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.

Diyebilirsin ki Geviş'ın bahsettiği mecazi aşk Şafak'in bahsettiği ilahi aşk.Sana yanılıyorsun diyebilirim.Geviş evet mecazi aşktan yani beşeri aşktan bahsediyor peki ya Şafak?Elif Şafak ilahi aşkla mecazi aşkı mecz etmeye çalışıyor fakat başarılı olamıyor.Ya da şöyle demek daha evladır.Şemsi Tabrizi'nin aşk anlayışı nerede günümüz dünyasında yaşayan "çakma" Şems A.Z.Zahara'nınki nerede? Şemsin herkesi kucaklayan ,kötü yola düşenlere sahip çıkması nerede,yuva yıkan Zahara nerede? Zahara ve O'nun internetten sevgilisi Ella Mevlana'yı da ,Şems'i de yanlış anlamışlar.Tamam ,modern toplum ruhsal açlık içerisinde ve bu toplumu aşkla beslemek gerek.Bunun için doğu'nun mistizmi ilaç gibi geldiğini de biliyorum.Fakat o devire günümüz bakış açısıyla bakarsak yine tensel bir aşka gömülmüş oluruz. Romandaki en büyük itirazım bu işte.3 çocuklu sevgisiz ortamda büyüyen,evlenen Ella'ya yazar, aşkı yanlış tarif ediyor. Ella ne yapmalıydı? Ella ,okuduğu kitapta aldığı sinerjiyle veya elektrikle sevginin azaldığı ailesine sevgi pompalamalıydı.Yapıcı olmalıydı.Kocasını büyük kızını kazanmalıydı.Oysa Ella okuduğu kitabın yazarına aşık olacak ailesini geride bırakıp bir adam peşine yola çıkıp uzak diyarlara gidecek.Olacak iş mi? Bunun neresinde fedakarlık,neresinde nefsine rağmen bir hareket var? Ella aslında nefsinin peşine koşan ,gururunun okşanmasından hoşlanan bir asistandan öteye gidemedi.Zahara'yı sormayın zaten O da Şems görünmlü Baybars .Kısaca Şems'in "aşk"ının bu zamana gelindiğinde bir hayli deforme olduğunu söyleyebiliriz.

Romana bir kaç itirazım daha olacak ;bunlardan bir tanesi ahireti es geçip cennet cehennemi nerdeyse dünyada varsayması.Büyük bir yanılgı.Diğeri ise Fas'ta bir mevlevihane olduğunu tahmin etmiyorum,ya da neden Türkiye'de değil.Ayrıca "Türkiye" yerine Anadolu kullanıldığını da belirteyim.Başkası; Şems'in ölümü geçiştirilmiş sanki,güçlü değil o anlatım,daha etkileyici olabilirdi.Son ; Konya'da ki hastahane çalışanlarını bıyık ve başörtüyle tarif etmek ilginç geldi bana,tuhaf.Mesaj mı vermek istiyor ,anlamadım.

Sadede gelirsek "aşk" ın ne kadar netameli bir konu olduğunu bir kez daha anlamış olduk.Aşk sahici olmadığı için içinde çok tezatlar yakalayabiliriz.Muradın Allah aşık olmak ise bu yollardan geçmeni tavsiye etmem.Tehlikelidir zira

Hıdır Geviş'le başladık onunla bitirelim o zaman;"....aşk her zaman maneviyat dünyasına ait bir bilinmezler yumağı olarak kalıyor, diğer duygulara kıyasla daha asil, hatta nerdeyse Tanrı katından inmiş ilahi ve saygıdeğer, bir duygu çeşidi olarak anlaşılıyor. Sonra da özellikle edebiyatçıların elinde, üzeri karartılan manüpülatif bir kavram olup çıkıyor"

6 yorum:

  1. kitapla ilgli yorumlarına katılıyorum ama"aşkın insan beynini yoran bir amel olması"düşüncene pek katılamyacağım zira aşkı akılla yenmek mümkün değildir.çünkü, aşk kalbimizin saygısız misafiridir,bize sormadan gelir bize sormadan gider..yorulan kalptir akıl değil ki kalpte bunun için yaratılmamışmıdır..aşk ki; gözle değil,ruhla görülür(by shakespeare) Allah'ta insana kendi ruhundan üflediğine göre mecazi aşk ve cismani aşk diye ayrıma gerek yoktur kılavuzun "saf aşk" olduktan sonra çünkü "bütün yollar" O'na çıkar... aşk,insan oluşumuzun anlamı ve kanıtıdır ki hayatta onunla tat kazanır(bazan acı bazan tatlı)...

    YanıtlaSil
  2. Bütün yollar Roma'ya çıkar..saf aşk da ne demekaşkk saf değildir her nevi aşk bencilir egoisttir karşılık bekler..
    aşk beynş yorar şöyle ki sevdiğini düşünmeden mi sever? onu hayalinde canlandırmadan mı yaşar? böylece yorar beyni..
    allah insanı da kendisinden üflediğine göre insan da bi nevi tanrı rolünü oynaya bilir mi?

    YanıtlaSil
  3. yorumuna ben de katılıyorum, evet mevlana-şems aşkını okuyan ella evliliğine karşı yapıcı olmalıydı.ancak günümüzde yasak aşklar bile masum hale getirilmeye çalışılıyor, sevenler kavuşsun kabilinden!! o yüzden yazar,hayatında hiç renk olmayan ellanın, kitabı okuduktan sonra dış dünyaya açılımını, kitabın olumlu etkisi olarak göstermiş olabilir.(çünkü romanda salt din çerçevesinde şekillenmeyen,evrensel bir yapı oluşturmak için.) artık her ne yaptıysa, bizim mevlana-şems aşkından anlamamız gerekeni etraflıca yansıtamadığı ortada.
    aşkla ilgili en güzel düşünceyi nazan bekiroğlunun satırlarında bulmak mümkün...elest bezminde birbirini bilenler bu dünyada karşılaştığında aşk hasıl olur ve de bir kez yaşanır.zaten mevlana da der ki; "canınla canım arasında bundan önce bir geçmiş vardı; orada tanışmıştık biz."
    aşk, mantığın yolunu kestiği için ezilen, hor görülen bi tarafı var maalesef.aşk, flört ya da platonik ilgi değildir.aşk, tanıdığını bilme ve kendini bulma halidir hem mecazi hem ilahi aşkta.(bunun da değişik boyutları var,konu uzar gider)
    insan tanrı rolü oynayabilir mi? insanların birbirinden farklı meziyetlerde olmasının sebebi, allahın insana ruhundan üflerken kendi güzelliklerinden herkeste tek birini öne çıkarmasındandır, birbirlerini tamamlasınlar diye.bu açıdan insan bu rolü oynayabilir deriz ancak her zaman O'ndan daha acizdir.

    YanıtlaSil
  4. bütün yollar roma'ya değil aşk'a çıkar..aşk doğuştandır,mayamıza koyulmuştur..saf ve gerçek aşk ın tanımı tolstoy'dan;"gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir".o yüzden ki egoist,bencil olan aşk değil"kendini aşık sanandır".her erkek ve her kadın aşık olabilir mi?hayır olamaz çünkü aşk bir sanat yapıtıdır,sadece "ehil bir kalbi(beyin demiyorum)olan başarabilir..
    beyni yormasına gelince;onu hayalinde canlandırırken,sevdiğini düşünürken yorulmaz bundan haz alır(kahrı da hoş lütfuda hoş diyebilmekte)ki kalp ve beyin ortaktır (kalp pompalar ona temiz kanı)zira kalple inanır beynimizle tasdik ederiz..ki kalp herzaman üstün gelendir kişi bunu kendine itiraf etsede edemesede...
    tanrı rolüne gelince;bakış açısına göre değişebilen derin bir konu;ama özünde haddini ve acziyetini bilme yatar..bu da kulluktur,kulluğun hakikati sevilene boyun eğmektir yani rolünü idrak şuuru..hemen ilahi aşk ta vardır kulluk diyerek daraltmayalım aşk sevenin sevdiğine kul olmasıyla kemale erer(iskender pala nın nefis tespiti) uzatmadan(yeterince uzadı ama)kemale erebilenlerden ve erdirilebilenderden olma duasıyla.. noktalam

    YanıtlaSil
  5. Bütün yollar Roma'ya çıkar çünkü Roma günahın başkentidir.Aşkın da çoğu zaman mecburi istikameti o yöndedir.
    Aşkın fedekarlık olma hevesini kesinlikle reddediyorum .sevdiğini ne için seversin .kaşı için gözü için her neyse hepsi kendini arzular içindir yani egoistir. Allahı sevdiğin için kulları sevme kuramı aşk eğildir tabii ki bir değer vermektir.
    Beyin meselsinde ısrarcıyım zira onu düşünmekten hoşlanır diyorsun .tabii ki buna bir şey diyemem ama sevgili beyni işgal eder,her yeri kaplar,her yerde onu görür başkalrını görmez zühnini tumturaklı kullanamaz ve bu zayiatı aşkın bitmesiyle fark eder..
    zumruduanka;
    evet evrensel bakış olayı belki itirazlara cevap olabilir ama yine de ortada bir kusur var tabii ki..sevdiğine kul olma cümlesi de gayet hoş..ama ben gene de sevmenin bir tetikleyicisi olduğuna inanıyorum ve bu tetikçinin de bencil bir kökü olduğunu iddia ediyorum..

    YanıtlaSil
  6. yollar, yolcuya göre değişir,ya mekke dir ya da roma..istikameti veren yolcudur aslında.yolcunun yolculuktan ne beklediği ile ilgilidir tüm mesele aslında.
    -fedakarlik olayını reddetmene-;bir nevi bakış açısı ya da tercih meselesi desek daha yerinde olur ve katılamadığımı belirttikten sonra;beklenti girmeye başladı mı aşkta yozlaşmaya başlar büyüsünü yitirir -içine girdikçe azalır demiyorum tam tersi hissettikçe hissedesin gelir yani doyma yoktur ki-basitleşir..yazan ne güzel yazmış:"hem ab-ı hayat istiyorsun hem de canını seviyorsun yürü be canını ne yapacaksın?ver sevgiliye" .işte vazgeçebilmek ya da geçememek tüm mesele bu aslında..
    -Allah ı sevdiğin için kulları sevme kuramına-;yanliş bana göre kullarını sevdiğin için Sahibine ulaşırsın ki..değer ve aşk ı neden ayrı tutmaktasın ki anlayamıyorum iç içe geçmiştir ayrı tutmaya başlayınca sihir bozulur sorunlar başlar ki. önce bencil ve egoist olmaktan vazgeçmek nefse ağır geleni ki Allah ta sevmez bencil olanı.
    -beyni işgal-;tamam buna işgal demesek işgal zorla olmaz mı?yerleşme daha uygun..sorarım sana zayiat aşkın bitmesiyle başlamaz mı?sonrası için güvensizlik,egoistlik,bencillik,korkaklık....
    aşk ı akılla yenmek mümkün değildir..
    not:bir önceki yazımı tekrar okuman ricasıyla sebeb-i hikmeti;sevdiğine kul olma meselesi.

    YanıtlaSil